9 Aralık 2009 Çarşamba

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar.

Bu bölümde birbiri ile karışan kavramların nasıl ayırt edilebileceği üzerinde durulacaktır. Lütfen başka yerde konu anlatımı istemeyin.

Not: Sitedeki bilgiler kaynak gösterilmeden herhangi bir yerde yayınlanması kesinlikle yayınlanması yasaktır.


Zıt tepki ve karşı koşullamanın farkı:



Zıt tepki Guthrie ait bir kavramdır. Zıt tepki istenmeyen tepkiye neden olan bir koşulsuz uyarıcının (doğuştan organizma üzerinde etkisi olan örneğin yiyecek, ancak organizma bu koşulsuz uyarıcı sonucunda istenmeyen bir verecek) bu koşulsuz uyarıcının tam tersini çıkarabilcek güçte ve onunla başedebilecek, ona zıt başka bir tepki çıkarabilecek koşulsuz uyarıcı ile eşleştirilmesi sonucu daha baskın olan koşulsuz uyarıcının (organizma üzerinde her koşulsuz uyarıcı aynı güce sahip değildir. burda iki koşulsuz uyarıcı vardır ve bunlar birbirinin zıttı tepkiler çıkararır. Örneğin bir koşulsuz uyarıcı hoşlanma tepkisi çıkarırken diğeri nefret tepkisi çıkarmalı) olumsuz tepki çıkaran koşulsuz uyarıcının artık diğer olumlu tepki çıkaran koşulsuz uyarıcının çıkardığı tepkiyi çıkarmaya başlamasıdır. Yani tam tersi bir tepki çıkarmaya başlamasıdır.



Örneğin kedinize dokunduğunuzda kediniz bundan rahatsız olup saldırganlık ve öfke tepkileri versin (koşulsuz uyarıcı dokunma ve istenmeyen koşulsuz tepki saldırma, hoşlanmama, öfke) biz bu istenmeyen tepkinin zıttını çıkarmak istiyoruz yani kediye dokunduğumuzda saldırma ve hoşlanmama tepkisi yerine kedinin hoşlanma tepkisini göstermesini istiyoruz,Bunun için hoşlanmama tepkisini çıkaran dokunma uyarıcısı ile bu uyarıcının çıkardığı tepkinin tam zıttını çıkaran et uyarıcı (et kedide hoşlanma tepkisinden olur) ile birlikte vererek. Kedinin dokunmaya (koşulsuz uyarıcısına) verdiği hoşlanmama tepkisi yerine artık etin (koşulsuz uyarıcı) çıkarmış olduğu hoşlanma tepkisini verecektir.


Burda kedi kendisi için hangi koşulsuz uyarıcı daha baskınsa o koşulsuz uyarıcının tepkisini göstermeye başlar. Eğer bu örneği şok ve eti birlikte vererek yapsa idik. şöyle bir süreç işlerdi:


koşullanma öncesi


koşulsuz uyarıcı koşulsuz tepki

Şok-----------------------korku


et-------------------------hoşlanma


Koşullanma süreci


koşulsuz uyarıcı     koşulsuz tepki


et+şok-------------- ------(tekrar)---korku

zıt tepki koşullanması sonucunda;


koşulsuz uyarıcı koşulsuz tepki


şok-----------------------korku'çıkarır

et-------------------------şok çıkarır

Çünkü burda daha baskın olan koşulsuz uyarıcı şok'tur.


Başka örnek

ilaç içme------------mide bulantısı

meyve suyu--------hoşlanma


ilaç+meyve suyu(birlikte tekrar tekrar verme)


Koşullanma sonrası

hangi koşulsuz uyarıcı baskınsa onun tepkisi çıkar

ya ilacı artık içebilecek

ya da meyve suyundan da hoşlanmamaya başlayacak


Karşı koşullama (karşıt koşullama)


Karşı koşullanmada ise bir koşullu uyarıcının (DİKKAT EDİN BURDA KOŞULLU UYARICI..zıt tepkide koşulsuz uyarıcı idi. Yani burda bir öğrenilmiş bir tepki var. Bu öğrenme tepkisel koşullanma ile oluşur) tam tersi tepkiye neden olabilecek başka bir koşulsuz uyarıcı ile birlikte verilmesi sonucu istenmeyen tepkiyi çıkaran koşullu uyarıcının önceki çıkardığı tepkinin tam tersini çıkarmaya başlaması söz konusudur.


karşı koşullama:

koşullanma öncesi


koşullu uyarıcı koşullu tepki


okul -------------------- korku
oyun --------------------hoşlanma


koşullanma süreci


koşullu uyarıcı           koşullu tepki


okul+oyun(tekrar)----------hoşlanma
okul----------------------------hoşlanma


okul önceden korkuya neden olurken şimdi okuldan hoşlanıyor...

burda dikkat edilmesi gereken bir koşullu uyarıcının (okul) çıkardığı tepkinin (korkma) artık tam tersi çıkıyor (hoşlanma)
Zıt tepkide ise bir koşulsuz uyarıcının (ilaç/hap içme) çıkardığı koşulsuz tepkinin (kusma/mide bulantısı) tam tersi çıkıyor (hoşlanma)


Not:Bu sitedeki hiç bir bilgi kaynak gösterilmeden her hangi bir yerde yayınlanması kesinlike yasaktır.

(Bu açıklamalar hiç bir kpss kitabında mevcut değildir)



İçsel Konuşma, Özel Konuşma, Monolog Farkı

İçsel konuşma (özel konuşma) vygotsky'e ait bir kavramdır. Çocuklar zor bir etkinlikle karşılaştıklarında etkinliği yaparken etkinlikle ilgili yönergeleri sözlü olarak tekrarlar sonra uygular. bu konuşma tarzı daha sonra 6-7 yaşına doğru içselleşir. yani içinden konuşur. Örneğin; çocuk kartondan ev yaparken şöyle bir konuşma yapabilir:


önce kartonu şöyle kesecem (sonra bunu gerçekleştirir)

sonra şurdan katlayacağım, sonra bunu şöyle yapıştıracam der.

burda çocuk keni kendini yönlendirir. yani kendi bilişsel gelişimine yardımcı olur.

Piaget iki tür benmerkezci konuşmadan bahseder. ilki “benmerkezci konuşma”dır. Bu durumda çocuk kendi

hakkında konuşur, iletişim çabası yoktur, cevap beklemez, karşısındakinin kendisini dinleyip dinlemediğinin önemi yoktur.İkincisi “sosyalleşmiş konuşma”dır. Bu konuşma biçiminde çocuk diğerleriyle bir alışverişe teşebbüs eder, yani kızar, talepte bulunur veya bilgi alır.benmerkezi konuşma seslidir ve bu konuşma yanında birileri varken gerçekleşir ancak çevresindeki insan ya da insanlarla iletişim kurmadan kendi kendine konuşur.



örneğin oyuncağı ile oynarken ya da her hangi bir etkinlikle uğraşırken yanında birileri varken sesli olarak keni kenine amaçsız şekilde konuşması...



örneğin; bebeğimin saçı, var kaşları var vb...konuşmalar..



ancak burada bir problemi çözme ya da zor bir etkinliği başarma durumu söz konusu değildir.



14 Kasım, 2009 06:42

Hüseyin Doğan dedi ki...

alışma ve duyarsızlaşmanın farkı

Duyarsızlaşma içten gelen uyarıcıların sürekli algılanması sonucu bu uyarıcılara karşı meydana gelen tepki gücündeki azalmadır. Alışma ise fiziksel uyarıcılara karşı tepki gücünde meydana gelen tepki gücündeki azalmadır.

alışma 5 duyu iel ilgili uyarıcaların verilmesine devam edildiği halde tepki gücündeki azalma (örnek sarımsak kokusu, dayak, sıcaklı, ışık vb) bunların hepsi fiziksel uyarıcılardır.



Duyarsızlaşma ise içten gelen uyarıcıların sürekli verilmesine rağmen bir müddet sonra ise bu uyarıcılara (bunlar duyusal uyarıcılardır) tepki gücündeki azalmadır. örneğin; çocuk esirgeme yurduna atanan bir öğretmenin ilk başta çocuklara acıması, senenin sonunda doğru bu acıma duygusunun azalması..



14 Kasım, 2009 06:47

kemal dedi ki...

Çok güzel bir başlık hocam Allah razı olsun, bazen daimicil ve esasicilik karışıyo hocam pratik olarak nasıl ayırabilir?



15 Kasım, 2009 07:29

Hüseyin Doğan dedi ki...

Daimicilik ve esasiciliğin farkı



Daimiciler İnsanlar her yerde aynı olduğu için her yerde aynı eğitim amaçları takip edilmelidir. Temel ahlak ve karakter ilkeleri eğitimin temelini oluşturmalıdır. Bireylerin entelektüel bir eğitim alması esastır. Eğitim yaşama hazırlık olmalıdır. Herkes için bir tek program yeterlidir. Eğitimin amacı sezgi yeteneğine sahip zihinsel yönden parlak liderler yetiştirmektir.

Esasiciler eğitimin amacı zihinsel gelişime yardımcı olup yetenekli kişileri eğitmektir. Ayrıca bireyin toplumsallaşmasını sağlama, kültürel değerleri kazandırma ve koruma, zihinsel yetenekleri geliştirmek önemli hedeflerdir. Okul programlarının geliştirilmesinde ağırlığı konu alanına verirler. Temel konuların (ilköğretimde okuma, yazma ve aritmetik gibi temel beceriler) etkin bir biçimde okutulmasını gerekli olduğunu savunur. Bu beceriler temeldir. Esasicilere göre eğitim, insanlığın mirası olan geçmiş kültür deneyimlerine dayanmalıdır. Bu değerler eğitim yoluyla gelecek kuşaklara aktarılmalıdır

Daimicilikte okul hayata hazırlar esasicilikte topluma uyum sağlama vardır.

Esasicilikte pozitif bilimler önemlidir. ezber ve zorlama vardır öğretmen yönlendirir. konu alanı ağırlıklı programlar uygulanır gelenekler öğretilmelidir.

Daimicilikte sorgulama vardır

daimicilikte ise evrensel değerler önemli.büyük kitaplar,klasik eserler önemli.(yani daimi eserler)

Üstün zekalı bireylerle uğraşılır.

daimiciler herşey zihinde vardır bunu sorgulama ile öğrenciye buldurmak lazım derken

esasiciler öğrenci aklı boştur soru sorarak kafalarını karıştırmamak lazım ve herşeyi onlara öğretmek gerekir der

- daimici: eğitim hayata hazırlıktır

- esasici: eğitim kültürel aktarımdır

- daimici: klasik eserler büyük kitaplar

- esasici: temel eserler öğretilmeli

- daimici eğitim evrenseldir değişmez entelektüel eğitim

- esasici : elit yetenekli kişiler yetiştirmeli

değerlendirmeleri: öğretmen müfredatın dışında soru soramaz

- öğrenci merkezli yaklaşımlar kullanamaz



Her ikisi de öğrenci merkezli değildir, öğrencilerin ilgileri ihtiyaçları dikkate alınmaz. Öğrenci merkezli değillerdir. Esasiciler seçmeli ders ve mesleki eğitimi kabul ederler. Bu yönüyle daimicilerden daha esnektirler. 2005 yılında kadar eğitim programlarımız daimicilik felsefesine yani konu ağırlıklı programlara dayalı idi.









bu linke bakın

http://i36.tinypic.com/fc19tt.png



15 Kasım, 2009 13:08

Hüseyin Doğan

10 yorum:

Hüseyin Doğan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kemal dedi ki...

Çok güzel bir başlık hocam Allah razı olsun, bazen daimicil ve esasicilik karışıyo hocam pratik olarak nasıl ayırabilir?

Hüseyin Doğan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Hüseyin Doğan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Hüseyin Doğan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
aa dedi ki...

Hocam açıklamanız çok süper olmuş, gerçekten bu işi çok iy biliyorsunuz.

Unknown dedi ki...

idealizm ve realizm i cok karısıtırıyorum..bunu nasıl ayırt edeceğim..lütfen yardım..tesekkürler

Hüseyin Doğan dedi ki...

Realizm

Realizm evreni, madde ve somut olarak var olanlarla açıklayan bir felsefi akımdır.İnsanlar, akıl ve muhakeme güçleriyle dünyayı bilirler.Var olan her şey, doğadan gelir ve doğanın kanunlarınca idare edilir.İnsan davranışları bu doğa kanunlarına uygunluğu ölçüsünde akılcıdır.Realizmde, maddeden gelen gerçeklik, değişmez ve mutlak kabul edildiği için, insanların bu mutlak doğrulara ulaşmasında aklını kullanması gerektiğine inanılır.Bu sayede insanlar, yaşadıkları toplumun bilgi birikimini de edinirler.Zaten realistlere göre eğitimin amacı, toplumun kültürel birikimini genç nesillere aktararak, onların akıllarını kullanma yollarını geliştirmek ve bu sayede insanları mutlak doğrulara ulaştırarak onları mutlu etmektir.

Realist eğitimciler insan aklını merkeze aldıklarından,konu alanının sistematik olarak disiplinlere ayrılarak organize edilmesinin düşünmeyi kolaylaştırdığını kabul ederler.Bu nedenle, tıpkı idealizmde olduğu gibi realizmde de konu alanını merkeze alan eğitim programları benimsenir.Aradaki en önemli fark, realist programlarda konuların mantıklı bir düzen içerisinde sınıflanarak, örgütlenmiş disiplinlerle ifade edilmesidir.Günümüzdeki okul programlarının matematik, fizik, biyoloji gibi disiplinler ve bunların kendi içinde alt disiplinlere ayrılarak düzenlenmesinin temelinde realist filozofların bu görüşleri yer almaktadır.Ayrıca öğretilecek konu alanının özelliklerine göre öğretim yöntemlerinin değişmesi gerektiği fikri de realistlere aittir.

Kısaca realistlerin eğitim görüşlerinin temelinde disiplinler ve kültürel birikimi aktaran öğretmenlerin var olduğu söylenebilir.Realist eğitim anlayışında kullanılan yöntem ve teknikler ile değerlendirme teknikleri idealist görüşlerle benzerlik göstermektedir.Ancak realist eğitimciler, bu yöntemlere ek olarak, öğrencinin bizzat kendisinin yaptığı deney, gözlem gibi yollarla yeni bilgiyi edinmesini de önemserler.

Hüseyin Doğan dedi ki...

İdealizm

İdealizm, evreni açıklamada temele ruh, ahlak, zihin ve düşünce gibi kavramları alan bir felsefedir.Gerçek ve değerler mutlak, zamanla değişmeyen ve evrensel olarak düşünülür ve insan zihninde idea denilen bu gerçekliklerin doğuştan geldiği varsayılır.İnsanın temel görevi, aklını kullanarak bu idealara ulaşmaktır.İdealar aynı zamanda mükemmel bir düzen içerisinde bulunan evreni yaratan Tanrı’yı da simgelemektedir.

İdealistler bilme eylemini, insanın aklında doğuştan var olan gizil fikirleri –ideaları- yeniden düşünme olarak anlarlar.Buna göre her bir öğretmenin temel görevi, öğrencilerindeki bu gizil bilgileri bilinç düzeyine çıkarmaktır.

İdealist eğitimde merkezde konular,dersler,evrensel doğrular ve bunları aktaracak öğretmen vardır.Bu nedenle idealistler, konu alanı veya bilgi merkezli eğitim programı geliştirme yaklaşımlarını benimsemiştir.

Konu alanı merkezli program yaklaşımlarının ortak özellikleri arasında; evrensel doğruları yansıtan bilgi ve içeriği programın ayrılmaz parçaları olarak kabul etme, içeriği ders kitaplarının içeriği ile sınırlama, öğretmenlerin her birinin bir konu alanının uzmanı olması gibi özellikler sayılabilir.Ancak bu tür programlar, içeriği birbirinden kesin olarak ayrılmış konu alanlarına göre düzenlenmesi ile, bilginin gerçek hayattan kopmasına neden olması ve öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarını göz ardı etmesiyle de eleştirilmişlerdir.

Konu alanını örgütleyişlerine göre kendi içinde de çeşitleri olan bu yaklaşımlarda genellikle düz anlatım, soru-cevap, ezberleme gibi öğretim yöntem ve teknikleri kullanılır.Değerlendirmede ise, öğrencilerin başarısını birbirleriyle kıyaslayan norm dayanaklı değerlendirme tercih edilmektedir.Değerlendirme konuları, öğrencilerin genel zihin yeteneklerini kullanmalarını gerektiren konular arasından seçilmektedir.Bunun için dönem ya da yıl sonunda düzey belirleme sınavları yapılmaktadır.

Unknown dedi ki...

hocam o halde idealizmi benimseyen daimicilik realizmi benimseyen ise esasicilik diyebilir miyiz?genelde sorular bu tarzda çıkıyor